Avukat Barış KILIÇ | Kütahya
Tel : 0506 204 27 16
        0274 333 00 13
  • Anasayfa
  • Makaleler
  • Kararlar
  • Hakkımızda
  • Faalİyet Alanlarımız
  • Eklentİler
    • Hukuk Haberleri
    • Mevzuat arama
    • Telefon Sorgulama
    • Yargılama Giderleri Hesaplama
    • Temyiz Dilekçesi Proğramı ( Hukuk )
    • Temyiz Dilekçesi Proğramı ( Ceza )
    • Hesaplamalar
    • Emsal Karar Arama
    • Ulusal Baro Ağı
    • Avukat TV
    • Resmi gazete
    • Site içi konuşma
  • İletİşİm
  • Dİğer
    • Dilekçeler
    • Sıkça Sorulan Sorular
    • Faydalı Linkler
    • Ziyaretçi Defteri
    • Hukuki Yardım
    • İş Başvurusu

YOLLUK- HARCIRAH DAVA DİLEKÇESİ

1/12/2014

0 Comments

 
ESKİŞEHİR NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA
Gönderilmek Üzere
KÜTAHYA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DAVACI                   : 

VEKİLİ                     : Av. Barış KILIÇ-

DAVALI                   : 

TALEP KONUSU   : Müvekkilin sürekli görev yolluğunun ödenmesi talebine ilişkin olarak, ………… Kaymakamlığı (İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü)’nün tesis etmiş olduğu ……………… tarih ve ……… sayılı ret işleminin iptali ile, müvekkile ödenmesi gereken yolluğun, atama tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesi talebinden ibarettir.

TEBLİĞ TARİHİ    :

AÇIKLAMALAR     :

1)  Müvekkil ……….. ilçesi ……… İlköğretim Okulunda sözleşmeli öğretmen olarak çalışırken; 2010 yılı yaz dönemi eş durumu özür grubu yer değiştirme atamaları ile; Kütahya ili ………. İlçesi …………İlköğretim Okulu’na ataması yapılmıştır. Atama Kararnamesinde yolluk alıp alamayacağı yönünde bir ibareye yer verilmemiş olup, müvekkile ödenmesi gereken yolluk ücreti ödenmemiştir. Ödenmesi gereken yolluğunu alamadığı için müvekkilim ………. tarihinde …………. Kaymakamlığı (İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü)’ne başvurarak tarafına sürekli görev yolluğunun ödenmesini talep etmiştir.

………….Kaymakamlığı (İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü), müvekkilin talebini ……….. tarih ve ……… sayılı işlemi ile reddetmiştir. ……….. Kaymakamlığı (İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü)’nün yapmış olduğu işlem hukuka aykırıdır ve iptal edilmelidir.

2) Öncelikle davalı idarenin bahsi geçen ret işlemine gerekçe olarak Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların 4. Maddesinde “Sözleşmeli personele geçici görev yolluğu dışında harcırah ödenmez.” Hükmü gösterilmiştir. Ancak Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar’ın 4. Maddesinin 2. fıkrasında “Sözleşmeli personele geçici görev yolluğu dışında harcırah ödenemez” hükmünü Danıştay 2. Dairesi’nin 28.02.2011 tarih ve 2010/5994 Esas sayılı dosyasından vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararı uyarınca söz konusu hükmün yürütmesi durdurulmuştur. Söz konusu yürütmenin durdurulması kararı müvekkilin sürekli görev yolluğu ile ilgili talebinden öncesinde verilmiştir. Bu nedenle davalı idarenin müvekkilin sürekli görev yolluğu verilmesi talebinin reddine ilişkin işleminin haklı bir gerekçesi bulunmamaktadır.

3) Danıştay İkinci Dairesinin bahsi geçen kararında “Temel ve asli fonksiyonları kamu hizmetini yürütmek olan kamu görevlileri, kamu hizmetinin iyi işlemesi için, ya kendi isteklerine dayalı olarak, ya da re’sen kanunlarda yer alan kurallar çerçevesinde, yetkili idari makamlarca bulundukları yerden başka bir yere atanabilmekte, bu atamaya bağlı olarak da yeni görev yerlerinde göreve başlayabilmek için bazı giderler yapmak zorunda kalmaktadırlar. Yolluk ödenmesi, kamu hizmetinin gerektirdiği durumlarda bu hizmet için görevlendirilen kişilerin katlanacakları giderleri karşılamak üzere yapılan parasal ödemeyi içeren bir idari işlem olup, atama işlemi sonucunda görev yeri değişen kamu görevlisinin karşı karşıya kaldığı külfetin kamu hizmetinin yürütülmesinden kaynaklanması nedeniyle, Kanun koyucu tarafından bu külfetin kamuca karşılanması amacıyla yasal düzenlemeler yapılmıştır.” Denilerek yolluk verilmesinin amacı açıklanmıştır.

4)  Buna göre; müvekkilim ………….. ilçesinden Kütahya İli ………. ilçesine atanması nedeniyle “gidip gelmeye en uygun ve kullanılması mutat olan yol ve taşıt araçları üzerinden” harcırah almaya hak kazanmış bulunmaktadır. Ancak harcırahı ödenmemiştir. Harcırah verilmesinin amacı tayin olan memurun masraflarının bir kısmının devlet tarafından karşılanmasıdır. Müvekkil de sözleşmeli statüde de olsa öğretmen olarak görev yapmakta olup, yapmış olduğu görevin içeriği açısından kadrolu öğretmenlerle bir farkı bulunmamaktadır. Bu nedenle sözleşmeli olarak görev yaptığı yerden başka bir yere atanan müvekkile harcırah verilmemesi, harcırah kanunda buna ilişkin yasaklayıcı bir hüküm bulunmaması ve müvekkilin öğretmenlik görevinin devam etmesi nedenleriyle hukuka aykırıdır.

5) 6245 sayılı Harcırah Kanununun tarifler başlıklı 3. maddesine göre; “Harcırah: Bu Kanuna göre ödenmesi gereken yol masrafı; gündelik, aile masrafı ve yer değiştirme masrafından birini, birkaçını veya tamamını ifade eder.” Anılan Kanunun 6.maddesine göre “Harcırah, bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, gidip gelmeye en uygun ve kullanılması mûtat olan yol ve taşıt araçları üzerinden verilir. Gidip gelmeye en uygun ve kullanılması mûtat olan bu yoldan hem muayyen, hem gayrimuayyen tarifeli taşıt işletilmekte ise harcırah hesabında muayyen tarifeli taşıt esas alınır.” 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 9. maddesinde ise “Daimi vazife harcırahı: Naklen veya tahvilen başka bir mahalle gönderilenlere, bu tâyinleri sırasında mezunen başka bir mahalde bulunsalar dahi, eski memuriyetleri mahallinden itibaren verilir” denilmektedir. Aynı Kanunu 3. maddesinin (g) ve (h) bentlerine göre “Memuriyet mahalli: Memur ve hizmetlinin asıl görevli olduğu veya ikametgâhının bulunduğu şehir ve kasabaların belediye sınırları içinde bulunan mahaller ile bu mahallerin dışında kalmakla birlikte yerleşim özellikleri bakımından bu şehir ve kasabaların devamı niteliğinde bulunup belediye hizmetlerinin götürüldüğü veya kurumlarınca sağlanan taşıt araçları ile gidilip gelinebilen yerleri, Başka yer: Yukarıda (g) fıkrasında yazılı memuriyet mahalli dışındaki yerleri; ifade eder.” Yine aynı kanunun 10. maddesi “Yurt içinde veya yurt dışında görev yapmakta iken yurt içinde veya yurt dışındaki sürekli bir göreve naklen atanan ya da yabancı ülkelerdeki memuriyet merkezi değiştirilen memur ve hizmetlilere yeni görev yerlerine kadar yol masrafı, yevmiye, aile masrafı ve yer değiştirme masrafı” alabileceklerini hükme bağlamıştır. Buna göre müvekkil Iğdır/Tuzluca ilçesinden atandığı Kütahya ili Tavşanlı ilçesine giderken evini taşımak için nakliye tutmuş, ev kiralamış, ailesini de yanında götürmüştür. Bu nedenle büyük bir masrafa katlanarak yeni atandığı okulun bulunduğu yere taşınmıştır. Buna rağmen idare,  hak ettiği harcırahı kendisine ödememiştir.

6)  Anayasanın 5 inci maddesinde; “… kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”  ifadelerine yer verilmek suretiyle Devletin temel amaç ve görevleri hüküm altına alınmıştır. Madde içeriğinde ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak devletin görevleri olarak belirtilmesine karşın müvekkilime sürekli görev yolluğu verilmemesi suretiyle Harcırah Kanununda var olan bir sosyal ve ekonomik bir hak idare tarafından engellenmiştir.

7) Anayasamızın 49 uncu maddesinde çalışma hakkı ve ödevi başlığı altında; “… Devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, … için gerekli tedbirleri alır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla, hizmetleri karşılığı ödenen maaş ve diğer ücretleri ile genel itibariyle hayatlarını idame ettirmek için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılayan öğretmenlerin bu ücretin içerisinden ayıracakları paylarla atama işlemleri nedeniyle yapacakları nakil işlemlerine ilişkin harcamalarını karşılamalarını beklemek çalışanın hayat seviyesini yükseltemeye ilişkin Devlet görevi açısından açıklanabilir bir durum değildir.

8) Nitekim Eskişehir 2. İdare Mahkemesinin 20.10.2011 tarih, 2011/826 Esas ve 2011/1267 Karar sayılı ilamında “6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 4. maddesinde sözleşmeli personele harcırah verilmeyeceği yönünde bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Yine, Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların 4. maddesinde de; sözleşmeli personelin geçici görevlendirilmeleri halinde yolluk ve gündeliklerinin ne şekilde hesaplanacağı düzenlenmiş, sözleşmeli personele başka harcırah ödenmeyeceği yolunda bir kural getirilmemiştir. Yine davacı ile davalı idare arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde sözleşmeli personele sürekli görev yolluğu ödenmeyeceği yolunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu hale göre davacıya harcırah ödenmemesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.” Denilerek dava konusu işlemi iptal ederek, sözleşmeli personelede harcırah verilmesi gerektiğini belirtmiştir.  Benzer hükümler Hatay İdare Mahkemesi’nin 22.09.2010 tarih, 2009/1283 Esas ve 2010/1067 Karar, 03.06.2010 tarih, 2009/1280 Esas ve 2010/634 Karar, Bursa 3. İdare Mahkemesi’nin 16.12.2010 tarih, 2010/1092 Esas ve 2010/1130 Karar sayılı ilamlarında bulunmaktadır.

9) Sonuç olarak; harcırah unsurları ve atama işlemi dikkate alınarak müvekkilin ………… – Kütahya/……… arasındaki sürekli görev yolluğunun atama tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi için dava açma zorunluluğu hasıl olmuştur.

SONUÇ VE İSTEM            : Yukarıda arz ve izaha çalışılan ve resen gözetilecek nedenlerle;

1)  Müvekkilin sürekli görev yolluğunun ödenmesi talebine ilişkin olarak, ……….. Kaymakamlığı (İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü)’nün tesis etmiş olduğu ……….. tarih ve ……….. sayılı ret işleminin iptali ile, müvekkile ödenmesi gereken yolluğun, atama tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile ödenmesine,

2) Yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim. 04.01.2012

 

                                                                                                                             DAVACI VEKİLİ                                                                                                                                                       Av. Barış KILIÇ

 

 

 

 

0 Comments

Öğrenim Özrü Dava Dilekçesi

1/8/2014

0 Comments

 
ESKİŞEHİR NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Gönderilmek Üzere
KÜTAHYA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
                                                                      Yürütmenin Durdurulması Taleplidir.

                                                                                                    
DAVACI                               :                           

VEKİLİ                                : Av. Barış KILIÇ
                                                Adliye Karşısı Altıntaş/KÜTAHYA

DAVALI                               : 1- Kütahya Valiliği (İl Milli Eğitim Müdürlüğü)/KÜTAHYA

                                                 2- Milli Eğitim Bakanlığı/ANKARA
                                              
TALEP KONUSU               : …………………. Ortaokulunda öğretmen olarak görev yapan müvekkil sendika üyesinin; ………. İline öğrenim özrü atamasının gerçekleştirilmesi için 15.08.2012 tarihinde yapmış olduğu başvurusunu reddeden Kütahya Valiliği (İl Milli Eğitim Müdürlüğü)’nün ………………… sayılı işlemi ile bu işleme dayanak teşkil eden Milli Eğitim Bakanlığı’nın ………… tarih ve ………… sayılı işlemlerinin öncelikle yürütmesinin durdurulması ve devamında iptaline karar verilmesi talebinden ibarettir.

TEBLİĞ TARİHİ                 :

AÇIKLAMALAR               :

1-Müvekkil sendika üyesi …………. Ortaokulunda …………….. öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Halen ……………. Eğitim Bilimleri Enstitüsü ………….. Teknolojileri Eğitimi Anabilim Dalı …………… Tezli Yüksek Lisans Programında Yüksek Lisans eğitimi yapmaktadır. Müvekkil sendika üyesinin yüksek lisans yaptığı üniversitenin yüksek lisans bölümünde devam mecburiyeti vardır. Müvekkil sendika üyesi öğrenimini devam ettirebilmek için ……….. tarihinde davalı idareye başvurarak öğrenim özrü nedeniyle ……….. iline atamasının yapılmasını talep etmiştir. Davalı idareler müvekkil sendika üyesinin talebini reddetmiştir. Dava konusu işlemler hukuka aykırı olduğundan öncelikle yürütmesinin durdurulması ve devamında iptaline karar verilmesi gerekmektedir. Şöyle ki;

2-   Öğretmenlerin Atama ve Yerdeğiştirme Yönetmeliği’ne göre;

                “Öğrenim durumu özrü

               MADDE 38 – (1) Bu Yönetmelikle öngörülen zorunlu çalışma yükümlülüğünü tamamlayan öğretmenlerden; yurt içindeki yüksek öğretim kurumlarında bilimsel hazırlık, yabancı dil hazırlık ve tez dönemi dâhil tezli/tezsiz yüksek lisans veya doktora eğitimine kayıtlı olan öğretmenler, lisansüstü öğrenim gördükleri yükseköğretim kurumlarının bulunduğu yere görev yerlerinin değiştirilmesini isteyebilirler.” Hükmü bulunmaktadır. Buna göre müvekkil sendika üyesinin lisansüstü öğrenim gördüğü Bursa iline görev yerinin değiştirilmesini isteme hakkı bulunmaktadır. Davalı idareleri müvekkilimin yer değiştirme talebini reddetmelerinde hukuka uyarlılık bulunmamaktadır.

3-       Eğitim hakkı pek çok uluslararası bildiri ve beyannamelerde diğer insan haklarının önkoşulu olarak yer almaktadır. Eğitim hizmeti devletin bir sorumluluğu olarak kabul edilmiştir.  (Eğitim Hakkı, Türkiye Gerçeği, Prof. Fatma GÖK) Eğitim ve öğrenim hakkı gerek anayasamızda, gerekse anayasa 90. maddesi çerçevesinde imzalamış olduğumuz uluslar arası sözleşme metinlerde geçmekte olup evrensel bir haktır.   

         Ulusal Mevzuat

- Anayasa

Anaysa 12. maddesine göre; “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir” hükmünü taşımakta, 13. maddesi ise bu temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla kısıtlanabileceğini belirtmektedir.

Anayasanın Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi’ni düzenleyen 42. maddesine göre; “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.”

- Milli Eğitim Temel Kanunu

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ikinci bölümünde Türk Milli Eğitiminin Temel İlkeleri başlığında 4. maddesi Genellik ve Eşitlik başlığını taşımakta olup;  “Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” Şeklinde düzenlenmiştir.

Milli Eğitim Temel Kanunu 8. maddesi  “Fırsat ve imkan eşitliği” ni düzenlemekte olup, “Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanır.” Şeklinde belirtilmiştir.

         Uluslararası Metinler

-Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi

“BM İnsan Hakları Bildirgesi 26. maddesine göre : “Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.”

-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

AİHS Protokolün 2. maddesi “Eğitim Hakkı”nı düzenlemektedir. Buna göre, “Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir.”

Sözleşmenin 4. paragrafında Avrupa Konseyi amaçları arasında “insan hakları ile temel özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi”  hususu sayılmıştır.

4-       Görüldüğü üzere, “Eğitim ve Öğrenim Hakkı” başta Anayasa 42. madde olmak üzere, Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası insan hakları sözleşmeleriyle de güvence altına alınmıştır. Anayasamızın 13’üncü maddesine göre;

            “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması

MADDE 13.- (Değişik: 3.10.2001-4709/2 md.) Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

Buna göre bir temel hak ve hürriyetin sınırlanması için ciddi bir tehlikenin mevcut olması gerekmekte olup;

      Müvekkil sendika üyesinin sahip olduğu ve bir anayasal hak olan Eğitim ve Öğrenim Hakkı sınırlandırılmak istemekte, müvekkil sendika üyesinin kazanımı, gayreti, eğitim öğrenim hakkı, çalışma hakkı engellenmektedir. Oysa temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması ancak Anayasada belirtilen hususların gerçekleşmesi halinde mümkündür.

5-        Eğitim Hakkı Anayasa’da Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler başlığında düzenlenmiş olup, burada devletin pozitif yükümlülüğü söz konusudur. Anayasamız 2’nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin niteliği olarak sosyal devlet ilkesini benimsemiştir.

Ayrıca bunu destekleyen diğer bir anayasal düzenleme, Anayasa 5’ inci maddesinde geçmektedir:

Devletin temel amaç ve görevleri

MADDE 5.– Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

6-      Pek çok yerel mahkeme kararında da eğitim özrüne bağlı olarak atama yapılması talebine karşı tesis edilen işlemlerde hukuka uyarlılık görülmeyerek, eğitim hakkının kısıtlanamayacağına ilişkin kararlar verilmiştir.

               Örneğin İzmir 4.İdare Mahkemesi’nin 2008/1017 Esas sayılı kararında;

“Her ne kadar, davalı idarece verilen birinci cevap dilekçesinde davacının göreve başladığı sırada 5 yıl süreyle tayin talebinde bulunmayacağı yönünde bir taahhüt imzaladığından söz edilmiş ise de; T.C Anayasası’nın güvece altına aldığı eğitim ve öğretim hakkını kısıtlayacak şekilde davacı; tarafından verilen taahhütnamenin, Anayasanın amir hükümleri karşısında hukuki bir dayanak olarak gösterilme imkanı bulunmamaktadır.

Bu durumda, İzmir Posta İşletme Merkezi Müdürlüğü’nde posta dağıtıcısı olarak görev yapan davacının Erzurum İli PTT Müdürlüğü’ne naklen atanması talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır”şeklinde ifade edilerek dava konusu işlemin telafisi güç zararlar doğurabileceğinden Yürütmenin Durdurulması kararı verilmiştir.

               İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin 20087752 Esas ve 2008/1680 Karar sayılı kararında;

         “Anayasa kuralı gereği, davacının eğitim ve öğrenimine devamının sağlanması gerektiğinden ve davacının öğrenim durumunu dikkate alarak yaptığı birinci tercihi olan Muğla PTT Başmüdürlüğü kadrosunda boş dağıtıcı kadrosunun da bulunduğu gözetildiğinde, kadro yönünden atanmasına engel bir durumun bulunmaması karşısında dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”

Şeklindeki ifadesi ile dava konusu işlemi iptal etmiştir.

7-      Danıştay Beşinci Dairesi 2002/5415 Esas ve 2005/5092 Karar sayılı kararı da müvekkil sendika üyesinin durumu ile benzeşmektedir.

“Dosyanın incelenmesinden; hemşirelik önlisans mezunu olup, Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde hemşire olarak görev yapmakta iken, Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne kaydını yaptıran davacının, Ege Üniversitesi Erişkin Hastanesine naklen atanmasının sağlanması amacıyla muvafakat verilmesi istemiyle 29.9.2000 tarihli dilekçeyle davalı idareye başvuruda bulunduğu, davalı idarenin ? günlü, ? sayılı işlemiyle "hizmetine ihtiyaç duyulduğundan muvafakat verilmesinin uygun olmadığı" nın bildirildiği, bu işlemin iptali istemiyle de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

               Davalı idarece, davacının çalıştığı Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde sağlık hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için hizmetine ihtiyaç duyulduğu ve kendisine muvafakat verildiği takdirde aynı konumda olan diğer personele olumsuz yönde örnek oluşturacağı belirtilerek ve 657 sayılı Yasanın 74. maddesinde tanınan takdir yetkisine dayanılarak işlemin kurulduğu öne sürülmekte olup; madde hükmünde de anlaşılacağı üzere, idarelere kamu görevlilerinin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına naklen geçişleri konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, mutlak ve sınırsız olmayan bu yetkinin kullanılması kapsamında gerçekleştirilen işlemlerin kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından yargı denetimine tabi olduğu çekişmesizdir. Bu durumda, Anayasanın sözü edilen hükmünün doğal sonucu olarak davacının eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılacağı açık olup, davacıya muvafakat verilmemesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında ise hukuksal isabet görülmemiştir.” 

8-      Anayasa 49 uncu maddesinde; “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için … çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı şekilde BM İnsan Hakları Bildirgesi “Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.” Şeklinde ifade etmektedir. Bu kapsamda, bütün iş ve işlemlerinde Anayasa hükümlerine uygun davranması zaruri olan idarenin eğitim hakkının sağlanmasına yönelik işlemleri de zorunluluk taşıyan türden işlemler olup bütün iş ve işlemlerinde Anayasa hükümlerine uygun davranması zaruri olan idarenin kamu hizmetini gören Devlet memurları arasında,  hizmetin görülmesine yönelik işlemlere bağlı olarak yapmış oldukları yer değiştirme işlemleri çerçevesinde ayırım yapılması hukuka aykırıdır.

9-        Hem Anayasa 125/5. maddesine hem de İdari yargılama Usulü Kanunu 27/2.maddesine göre dava konusu bir idari işlem hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için iki şartın birlikte bulunması gerekmektedir.

            Bu şartlardan biri; dava konusu işlemin açıkça hukuka aykırı olması, diğeri ise söz konusu işlemin uygulanması halinde davacı için telafisi imkansız veya telafisi güç bir zararın doğması ihtimalinin bulunması şartıdır. Müvekkil sendika üyesi Yüksek Lisans öğrenimine devam edebilmesi için okulunun bulunduğu Bursa İlinde ikamet etmesi zorunludur. Aksi halde devam mecburiyeti olan okulunu bitirebilmesi mümkün olmayacaktır. Bu durumda telafisi güç ve imkansız zararların ortaya çıkacağı, aynı eğitim dönemini tekrar etmek suretiyle maddi kayıpların da meydana geleceği açıktır bu sebeple iş bu davada her iki şartın da mevcut bulunduğu gayet açıktır.

10-  Sonuç olarak; Müvekkil sendika üyesinin eğitim gördüğü okulunun örgün eğitim olması ve derslere girme zorunluluğunun bulunmasından dolayı müvekkil sendika üyesinin okulunun bulunduğu ……… iline atamasının yapılması gerekmekte olup, ……… İlçesi ………. Ortaokulunda öğretmen olarak görev yapan müvekkil sendika üyesinin; Bursa İline öğrenim özrü atamasının gerçekleştirilmesi için ………… tarihinde yapmış olduğu başvurusunu reddeden Kütahya Valiliği (İl Milli Eğitim Müdürlüğü)’nün ………. tarih ve ……….. sayılı işlemi ile bu işleme dayanak teşkil eden Milli Eğitim Bakanlığı’nın ………… tarih ve ……… sayılı işlemlerinin öncelikle yürütmesinin durdurulması ve devamında iptaline karar verilmesi gerekmektedir.

SONUÇ VE İSTEM                        : Yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenler ve yargılama sırasında mahkemenizce ortaya konacak gerekçelere bağlı olarak;

1- …………..İlçesi …………… Ortaokulunda öğretmen olarak görev yapan müvekkil sendika üyesinin; ………… İline öğrenim özrü atamasının gerçekleştirilmesi için ………….. tarihinde yapmış olduğu başvurusunu reddeden Kütahya Valiliği (İl Milli Eğitim Müdürlüğü)’nün ……….. tarih ve ………… sayılı işlemi ile bu işleme dayanak teşkil eden Milli Eğitim Bakanlığı’nın ………… tarih ve …………sayılı işlemlerinin öncelikle yürütmesinin durdurulması ve devamında iptaline,

2- Yargılama gideri ile ücreti vekaletin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.

                                                                                                                   DAVACI VEKİLİ
                                                                                                                   Av. Barış KILIÇ

0 Comments

Uzman Öğretmenlik Yüksek Lisans Danıştay Karar Düzeltme Dilekçesi

12/23/2013

0 Comments

 
Dilekçeyi Word formatında indirmek için tıklayınız.
File Size: 22 kb
File Type: docx
Download File

DANIŞTAY 2. DAİRESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA
Gönderilmek Üzere
ESKİŞEHİR İDARE MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI
Kanalı ile
KÜTAHYA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

ESAS NO                              : 

DANIŞTAY ESAS NO            :

KARAR DÜZELTME
İSTEMİNDE BULUNAN      : 

VEKİLİ                                : Av.Barış KILIÇ
                                               Hürriyet Mah. Adliye Karşısı Altıntaş/KÜTAHYA

DAVALI                             :  1- Milli Eğitim Bakanlığı/ANKARA
                                             2- Kütahya Valiliği/KÜTAHYA

T. TARİHİ                             : 

D. KONUSU                      : Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 12.10.2012 tarih ve .......Esas ve ...... Karar sayılı ilamını bozan Danıştay İkinci Dairesinin 20.12.2013 tarih ve ......... Esas - ....... Karar sayılı kararının düzeltilmesi ile Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin ...... Esas- ...... Karar sayılı kararının onanması istemine dair dilekçeye muhtevidir.

AÇIKLAMALAR    : 

1- Müvekkilim Kütahya ili.... İlçesi ......... coğrafya öğretmeni olarak görev yaparken, 16.11.2006 tarihinde yılında ....... Üniversitesi ....... Bilimler Enstitüsü ............. Ana Bilim Dalında Tezli Yüksek Lisans öğrenimini tamamlamıştır. 23.11.2011 tarihinde davalı idareye başvurarak Yüksek Lisans mezunu olması sebebiyle kendisine hak etmiş olduğu uzman öğretmenlik unvanın verilmesini talep etmiştir. Davalı idare 60 gün içerisinde cevap vermeyerek müvekkilimin talebini zımnen reddetmiştir. Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin ......... Esas- .......... Karar sayılı dosyasından açılan davada, mahkemece davanın kabulüne karar verilerek müvekkilimin hak etmiş olduğu uzman öğretmenlik sertifikası verilerek dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Söz konusu karar Kütahya Valiliğince temyiz edilmiş olup, Danıştay 2. Dairesinin .............. Esas - .......... Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.

2- Danıştay 2. Dairesinin bozma gerekçesinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 28.03.2013 tarih, 2010/2397 Esas ve 2013/1123 Karar sayılı ilamı gerekçe gösterilmiştir. Danıştay İdari Dava Dairelerinin kararında Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yasal bir düzenleme yapılmamış olmasının bu konuda boşluk yarattığı ve bu boşluğun yargı içtihadı ile doldurulmasının olanaklı olmadığı belirtilmiştir. Kararın sonuç kısmında kariyer basamaklarında yükselme sınavında yeterli puan alan davacıdan bahsedilerek uzman öğretmenliğe atanma konusunda Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında oluşan boşluk nedeniyle konunun yasama organınca yeniden düzenlenmesi ve yasada çerçevesi belirlenmesi halinde başarı sıralamasına ilişkin ölçütlerin alt düzenlemelerde yer alması gerektiğinden, davacının uzman öğretmenliğe atanmamasına ilişkin işlemde sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmamıştır denilmiştir. Danıştay 2. Dairesi de bozma ilamının sonuç kısmında da benzer ifadeler kullanılmış ancak somut olaya uyması için “eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans eğitimine dayanılarak uzman öğretmen unvanının kazanılmasına olanak bulunmamaktadır” cümlesi eklenmiştir.

3- Danıştay İdari Dava Dairesinin bahsi geçen kararı kariyer basamaklarında yükselme sınavında yeterli puan alıp Anayasa Mahkemesince iptal edilen hükümler nedeniyle uzman öğretmenlik sertifikası alamayanları ilgilendirmekte olup somut olayla ilgisi bulunmamaktadır. Müvekkilim yüksek lisans yapmasından dolayı uzman öğretmenlik sertifikasını talep etmektedir.

4-  Anayasa Mahkemesi, 18/03/2009 gün ve 27173 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 21/05/2008 günlü ve 2004/83E-2008/107K sayılı kararı ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunda değişiklik yapan 5204 sayılı Kanun’nın 1. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “hizmet içi eğitim,” ibaresinin, 5. fıkrasında yer alan “hizmet içi eğitim,” ibaresinin, 6. fıkrasında yer alan “sınava katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi”, “alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem,”, “branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları,” ve “ile diğer hususlar” ibarelerinin ve 7. fıkrasında yer alan “Toplam serbest öğretmen kadro sayısı içinde, başöğretmen oranı % 10, uzman öğretmen oranı % 20’dir. Bakanlar Kurulu  bu oranları bir katına kadar yükseltmeye yetkilidir.” hükmünün Anayasa’nın ilgili maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

5- Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. Maddesinin 5. Fıkrası “(Ek fıkra: 30/6/2004-5204/1 md.) Alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans öğrenimini tamamlamış öğretmenlerden uzman öğretmenlik, doktora öğrenimini tamamlamış olan öğretmenlerden ise başöğretmenlik için sınav şartı aranmaz. Bu durumda olan öğretmenler kıdem, (…) etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) ölçütlerine göre değerlendirilir.” Hükmüne amirdir. Anayasa Mahkemesi yüksek lisans yapanların uzman öğretmen olmasını düzenleyen bu hükümde sadece "hizmet içi eğitim," ibaresi iptal edilmiştir. Maddenin ilk halinden itibaren alanında tezli yüksek lisans yapanların sınava girmesine gerek bulunmamaktadır.

6- Anayasa Mahkemesi bahsi geçen kararında “Toplam serbest öğretmen kadro sayısı içinde, başöğretmen oranı % 10, uzman öğretmen oranı % 20’dir. Bakanlar Kurulu  bu oranları bir katına kadar yükseltmeye yetkilidir.” Hükmünü iptal etmiştir. Uzman Öğretmen olabilmek için belirlenen %20 kontenjan iptal edildiğinden ve Alanında Yüksek Lisans yapan öğretmenlere sınav şartı aranmadığından maddenin davamın da belirtilen kıdem, etkinlikler ve sicil gibi ayırıcı hususlara gerek kalmamıştır. Çünkü bu hususlar %20’lik kontenjanın belirlenmesi için ortaya konulmuştur. Kontenjan şartı iptal edildiğinden artık başka şarta bakılmaksızın alanında yüksek lisans yapanlara uzman öğretmenlik sertifikası verilmesi gerekmektedir. Yürürlükteki mevzuat bunu gerektirmektedir.

7- Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yürürlükte bulunan mevzuata özelikle yüksek lisans yapanları ilgilendiren bölümde bir boşluk bulunmamaktadır. Danıştay İkinci Dairesinin bozma ilamında kanunda boşluk oluştuğu ve bunun yargı kararı ile doldurulması mümkün olmayacağı yönündeki hükmü yanlıştır. Hiç değilse açıklanmaya muhtaçtır. Zira 1739 sayılı kanunun 43. Maddesinin 5. Fıkrası gayet açık ve nettir. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin iptal kararında Yasamaya yeni bir düzenleme yapılması için bir yıllık süre verilmiştir. Yasamanın bir yıllık süre içerisinde düzenleme yapmamış olması açık bir hizmet kusurudur. Yasamanın düzenleme yapmamış olması müvekkilimin hak kaybına neden olmamalıdır.

8- Anayasa Mahkemesi “Toplam serbest öğretmen kadro sayısı içinde, başöğretmen oranı % 10, uzman öğretmen oranı % 20’dir. Bakanlar Kurulu  bu oranları bir katına kadar yükseltmeye yetkilidir.” Hükmünü iptal ettiği kararında buna gerekçesi “Anılan oranlar dolduğunda geride kalan öğretmenler, boşalma olana kadar yüzde yüz başarı elde etseler bile, uzman ve/veya başöğretmen hakkını elde edemeyeceklerdir. Bu durum ise yığılmalara, tıkanmalara ve çalışma hayatında olumsuzluklara neden olabilecektir. Öngörülen kontenjanlardaki yüzdelere giren son kişilerle aynı değerlendirme puanına sahip olanların kontenjan dışında kalmaları hali hukuk devleti ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.” Şeklindedir. Görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesi iptal kararında yasamaya vermiş olduğu 1 yıllık süre bu fıkra için değildir. Zira iptal gerekçesi kontenjan oranlarının azlığı yada çokluğu değildir. Anayasa Mahkemesi kontenjan konulmasına ilişkin hükmü iptal etmiştir. Bu nedenle yeniden kontenjan sınırı getirilmesi Anayasaya aykırı olacaktır.

9- Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında yasamaya 1 yıllık süre vermesinin nedeni 5204 sayılı kanunun 6. Fıkrasının tamamının iptal edilmesi nedeniyledir. Bu fıkrada "Öğretmenlik kariyer basamaklarında yükseleceklerin gireceği sınav, sınava katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi, hizmet içi eğitim veya lisansüstü eğitim nitelikleri, her bir değerlendirme ölçütüne ilişkin hususlar ve puan değerleri, alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem, hizmet içi eğitim, etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) şartları ve puan değerleri, branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları, yükselmeye ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşleri alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." Hükmü bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi iptal gerekçesinde “Yasayla düzenleme, konunun tüm ayrıntılarının yasayla belirlenmesini değil, temel ilkelerin, ölçü ve sınırların yasada gösterilip uzmanlık ve teknik konulara yönelik ayrıntıların düzenlenmesinin yürütme organına bırakılmasını ifade eder. Yasada, yönetmelikle düzenlenecek konuların çerçevesinin, Anayasa yargısı bağlamında denetime olanak verecek biçimde düzenlenmiş olması gerekir.” Denilmiştir. Buna göre Anayasa Mahkemesi Uzman Öğretmen olacakların belirlenmesinde temel alınacak ölçütlerin Yönetmelikle belirlenmesine ilişkin hükmü iptal etmiştir. Söz konusu ölçütlerin kanunla belirlenmesi içinde yasama organına 1 yıllık süre vermiştir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 28.03.2013 tarih, 2010/2397 Esas ve 2013/1123 Kararında “Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında oluşan boşluk nedeniyle konunun yasama organınca yeniden düzenlenmesi ve yasada çerçevesi belirlenmesi halinde başarı sıralamasına ilişkin ölçütlerin alt düzenlemelerde yer alması gerektiğinden” hükmü bu durumu anlatmaktadır. Bu hüküm sınava tabi olanlar için doğru olabilir. Ancak yukarıda da izah etmeye çalıştığımız nedenlerle sınava tabi olmayan Yüksek Lisans mezunları için doğru değildir. Çünkü yüksek Lisans yapanlar için getirilen ölçütler kontenjana kimlerin girebileceğine ilişkindir. Yürürlükte kontenjan sınırı olmadığına göre alanında yüksek lisans yapanların belirli ölçütlere tabi tutulmasına da gerek yoktur.

10- Somut olayda müvekkilim 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. Maddesinin 5. Fıkrası “(Ek fıkra: 30/6/2004-5204/1 md.) Alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans öğrenimini tamamlamış öğretmenlerden uzman öğretmenlik, doktora öğrenimini tamamlamış olan öğretmenlerden ise başöğretmenlik için sınav şartı aranmaz. Bu durumda olan öğretmenler kıdem, (…) etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) ölçütlerine göre değerlendirilir.” Hükmüne istinaden ve alanında yüksek lisans yapması nedeniyle uzman öğretmen olmak için davalı idareye başvuru yapmıştır. Yukarıda izah ettiğimiz üzere madde metninde belirtilen kıdem, etkinlikler ve sicil ölçütlerinin içerikleri Anayasa Mahkemesinin iptal kararında belirtildiği üzere Kanunla belirlenmemiş olsa bile müvekkilimin başvurusuna davalı idarece bir değerlendirme yapılması zorunludur. Zira ortada yürürlükte olan bir Kanun hükmü vardır. Davalı idarenin “Yasama kanunu çıkarmış ama içeriğini açıklamamış” deme şansı yoktur. Davalı idare müvekkilimin kıdemini, bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalarını ve sicilini mutlaka bir kıstasla değerlendirmeli ve müvekkilime olumlu veya olumsuz bir cevap vermesi gereklidir. Somut olayda müvekkilimin durumu değerlendirilmediği gibi müvekkilime cevap dahi verilmemiştir. Bu durum bile tek başına iptal nedeniyken Danıştay İkinci Dairesinin bozma kararı hukuka aykırıdır.

11- Bilindiği gibi her Kanun her hüküm yoruma muhtaçtır. Yorum yapılmadan hükümler anlaşılamaz. Bu amaçla doktrinler kurulmuş ve çeşitli yorum metotları dahi bulunmuştur. Doktrinde herhangi bir kanun maddesinin lafsı, amacı ve uygulanması ile ilgili çok çeşitli görüşler ortaya çıkabilmektedir. Genellikle de yargı organlarının vermiş olduğu kararlarla Kanun hükümlerinin içerikleri doldurulmaktadır. Ayrıca Kanunda olaya uygulanacak bir hüküm bulunmaması durumunda Medeni Kanun’un 1. Maddesi “Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.” Hükmü uyarınca hareket edilmesi gereklidir. Bu hüküm idari yargı içinde kıyasen uygulanacaktır. Somut olayda Danıştay İkinci Dairesi kanunda boşluk olduğu gerekçesiyle yerel mahkemenin kararı bozmuştur. Yukarıda açıkladığımız üzere dava konusu olayda Kanunda boşluk bulunmamaktadır. Ancak bulunduğunu varsaysak bile bu boşluğun yargı kararı ile doldurulabileceği açıktır. Zira Kanunda olaya uygulanacak bir hüküm mevcuttur. Bu hükmün tamamen yok sayılması mümkün değildir. Mahkemenin yasama organın veya yürütmenin yerine geçerek işlem yapması mümkün değilse de, Yasama organının kabul ettiği kanun maddesini yorumlaması mümkün ve elzemdir.

12- Anayasa Mahkemesi iptal kararından önce 13.08.2005 tarih ve 25905 sayılı Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği yayınlanmıştır. Söz konusu yönetmeliğin 9. Maddesine göre alanında yüksek lisans yapan öğretmenlerin uzman öğretmenliğe başvurabilmesi için 7 yıl kıdem şartı aranmaktadır. Yönetmeliğin 20. Maddesinde de puanın nasıl hesaplanacağı belirtilmektedir. 21. Maddesinde ise; “Alanlara göre uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik kontenjanına girecek olanların belirlenmesi amacıyla, İl Öğretmen Değerlendirme Komisyonlarından gelen İl Başarı Sıralaması Çizelgesine göre sınavdan muaf olan ve olmayanlar bakımından eş zamanlı olarak ve ayrı ayrı olmak üzere puan üstünlüğü dikkate alınarak Merkez Sınav ve Değerlendirme Komisyonunca Türkiye Geneli Başarı Sıralaması Çizelgesi (EK-4) düzenlenir.” Hükmü bulunmaktadır. Görüldüğü üzere 20. Madde kapsamında ölçütlere göre hesaplanacak puanlar sınavdan muaf olanlar için sadece kontenjanın belirlenmesi yönünden önem taşımaktadır. Kontenjan hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden yönetmelik hükümleri gereğince de müvekkilimin uzman öğretmenlik sertifikasını alması gereklidir. Söz konusu Yönetmelik Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrası hukuka aykırı hale gelse de iptali yönünde dava açılmadığı ve idare tarafından mülga edilmediği için halen yürürlüktedir ve uygulaması gerekir. Somut olayda müvekkilim hali hazırda yürürlükte bulunan mevzuat uyarınca uzman öğretmen olmaya hak kazanmış olup Danıştayın bozma kararı hukuka aykırıdır.

13- Müvekkilimden önce dava açarak uzman öğretmenlik sertifikasını almaya hak kazanmış ve bu kararları kesinleşmiş olan yaklaşık 8000 öğretmen bulunmaktadır. Müvekkilim ile aynı benzer durumda olan ve sırf kararları kesinleştiği için uzman öğretmen olan öğretmenler bulunurken, müvekkilimin hak etmiş olduğu ve yaklaşık 1 yıldır üzerinde taşıdığı uzman öğretmenlik unvanını kaybedecek olması Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağı ortadadır. Aynı durumda olanların kanun önünde eşit olması gerekmektedir. Müvekkilim ile aynı okulda çalışan ve aynı şartlara haiz öğretmenler mahkeme kararı ile uzman öğretmen olup müvekkilimden daha fazla maaş alırken, müvekkilimin bu haktan mahrum kalması açıkça anayasaya aykırıdır.

Ayrıca yargı kararların süreklilik arz etmesinin gerektiği de ortadadır. Kişiye göre yargı kararı verilemez. Yargı kararlarında aynı durumda olanlara farklı kararlar verilmesi durumunda Anayasada yerini bulan adil yargılanma hakkının ihlal edileceği açıktır. Yüksek Mahkemenizin aynı olaya ilişkin olarak vermiş olduğu zıt kararlar ve ortada somut hiçbir değişim olmadığı halde birden bire görüş değiştirmesi toplumun adalete ve mahkemenize olan inancını kıracağı da ortadır. Bu nedenle hiç değilse aynı durumda olanlar ve mahkemenizin emsal kararlarına güvenerek dava açanlar için olumlu karar verilmesi hukuka uyarlılığın oluşmasına katkı sağlayacaktır.

14- Sonuç olarak; müvekkilimin Yüksek Lisans Mezunu olması sebebiyle hak etmiş olduğu uzman öğretmenlik sertifikasının tarafına verilmesi için yerel mahkemede açmış olduğu davanın, konuyla hiç alakası olmayan, tamamen müvekkilimin girmesine gerek dahi olmayan kariyer basamaklarında yükselme sınav puanı ile alakalı olarak verilmiş Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 28.03.2013 tarih, 2010/2397 Esas ve 2013/1123 karar sayılı ilamının müvekkilime kıyasen uygulanması ile mahkemeniz tarafından bozulmuştur. Söz konusu karar yüksek lisans yaparak uzman öğretmen olanlar için geçerli değildir. Bu nedenle Mahkemenizce yüksek lisans yapan müvekkilimin değişik durumunun daha detaylıca incelenerek Danıştay 2. Dairesinin 2013/1629 Esas - 2013/11594 Karar sayılı ilamının düzeltilmesini talep ediyoruz.

SONUÇ VE İSTEM          : Yukarıda arz olunan ve resen gözetilecek nedenlerle ;

1-   Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin ………… tarih ve ……….. E. ……… K. sayılı ilamını bozan Danıştay İkinci Dairesinin ………………. tarih ve …………. Esas - ………. Karar sayılı kararının düzeltilmesi ile Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin ………… Esas ve …………… Karar sayılı kararının onanmasına,

2- Yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı idareye yükletilmesine karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim.

                                                                                                                                                DAVACI VEKİLİ
                                                                                                                                              Av. Barış KILIÇ            
0 Comments

    Dilekçeler

    Avukat Barış KILIÇ'ın Dilekçeleri.

    Click here to edit.

    Arşiv

    January 2014
    December 2013

    Kategoriler

    All

    RSS Feed

© 2013  Avukat Barış KILIÇ | Tüm hakları saklıdır .  
Giriş
E-mail
Bu internet sitesi  Avi  AWS | Avukat Web Siteleri tarafından yapılmıştır.